Muaviye tahtından mısınız, Ali tahtından mı

0
1775
SONY DSC
“Alevi hareketini izlemeyenler için bu ve benzeri haberler, ortalık yangın yerine ve kan gölüne dönmüşken, Alevilerin “meleklerin cinsiyetini tartıştığı” ya da sözüm ona sosyalist bir perspektiften “Alevi gericiliklerinin birbiriyle çarpıştığı ve dünyayı umursamadığı” gibi değerlendirilebilir. Ancak küçük bir not düşeyim: Alevilerin gündemine doğrudan AKP iktidarı ve onun etrafında kümelenen muktedir şebeke eliyle sokulan Aleviliğin İslam içi olduğu/olmadığı, Alisiz bir Aleviliğin varlığı/yokluğu gibi tartışmalar esasen gerek yurt dışındaki ve gerekse yurt içindeki Alevi toplulukların Alevi reflekslerinin yerine devlet merkezli (ki devletin bu ülkede ne anlama geldiğini işaret etmeye bile gerek yok) bir dinciliğin(İslamcılığın bile değil, İslamın ya da müslümanlığın olmadığı gibi) seferber edilmesi, gerektiği hallerde (bugün olduğu gibi) -ki bu ülkede dincilik ile milliyetçiliğin birbirini nasıl inşa edip berkittiği malum- bu dinciliğin milliyetçilik, şövenizm, ırkçılık ve nihayet faşizmle taçlandırılarak seferber edilmesinden gayrı değil. Ya da özetle: Alevilerin sorunlarını çözmek yerine Alevileri sorun olarak görmek ve nihayet çözmek! Bu itibarla Aleviler içinde yürütülen bu kavga esasen ne meleklerin cinsiyetiyle ilgili, ne bir gericilik olarak okunabilir. Bu kavga tam da bir topluluğun kendisini uzun yıllardır sorun olarak kodlayan iktidar şebekesinin son ağır saldırılarına karşı, kendi diliyle, sorunun kendisi değil, tam onu sorun olarak kuranın sorun olduğunu gösterme kavgası. Şimdilerde modalaştırıldığı gibi, sözüm ona geleneksel bir Aleviliğin varlığına ve onun da İslamdan gayrı olmadığına iman getirenlerin yanıtlaması gereken ama asla yanıtlamadıkları bir soru var: İslam nedir ki Alevilik ondan gayrı değildir? Kült kavramı üzerinden düşünürsek, örneğin açıkça şunu söyleyebiliyor musunuz: İslam öyle bir dindir ki cami diye bir ibadet yeri yoktur, namaz diye bir ibadeti, şartları, farzları, sünnetleri, yoktur; bunlar tarih içinde şekillenmiştir! Bakın, gerisini, İslam dedikleri hayali bütünün teolojik temel direkleriyle ilgili hususları hiç sormuyorum bile. Demem o ki Alevilik İslamdan gayrı değil diyenler etrafında kümelendikleri çıkar/iktidar gruplarına hele bir geleneksel Aleviliğin ağzıyla bunları, Kur’an’ı, Peygamberi bir sorsunlar; namaz da bizim, cem de bizim, Muharrem de bizim, Ramazan da diye gırtlaklarını yırtmadan önce. Hangi geleneksel Alevi namaz kılıp, Cumaya gidip, Ramazan’da oruç tutup ardından cem yürütüyordu? Bırakın Aleviliği, siz önce sözüm ona savunuculuğuna soyunduğunuz İslamı bir anlatın hele! Anlatın ki Muaviye tahtından mısınız, Ali tahtından mı, bir görelim….Anlatın bir geleneksel Aleviliğin İslamdan ne anladığını…Biz de görelim, yanında kenetlendikleriniz de görsün…Sonra bakalım haliniz nic’olur? Bugün meseleyi anlamayıp, yalnızca Çelebiler ya da Ulusoylarla ilgili bir kavga sayıp ya da bunu gericilik sayıp dahil olmayan, dolayısıyla bu açıklamanın satırlarını, satır aralarını ve gündemle ilişkilerini okumaktan uzak düşenler, esasen kendi yarınlarını da riske atıyorlar. Bir düşünmek gerekmiyor mu: neden devlet ve onun bütün adamları, örneğin diğer ocaklara değil de, HBV Dergahına ve Alevi topluluklar için büyük bir şans olan Veliyeddin Hürrem Ulusoy’a saldırıyor? Rıza Zelyut’undan bilmem hangi tv’nin milliyetçi, faşist kimi başka kalemlerine niçin yazılar yazdırılıyor? Nasıl ve niçin son postnişin bir gecede terörist ilan ediliverdi? Bu ve benzeri yazılarla ellerini ovuşturan her ocak, her örgüt, hatta bunu yazan Alevi kalemşörler de bilmelidir ki iddia ettiğiniz Alevi kökleriniz hayali değilse, sicillerinizde durdukça, sayenizde postnişinin terörist olarak izale edilmesiyle birlikte, terörist diye ilk harcanan da şimdi etrafında kümelendiğiniz çıkarlar uğruna bir anda postnişini terörist ilan eden sizler olacaksınız: Devlet bilir ve unutmaz; “kendi topluluğuna hançer saplayan, devlete haydi haydi saplar!” Ali Şir’in Zerife’nin başını kesenlerin başlarına geleni unutmayın; Seyit Rıza’yı teslim edenin kime teslim edildiğini de…”
Prof. Dr. Ayhan Yalcinkaya