Yeni Döneme Dair…

0
1052

AABK bir inanç kurumudur, Aleviler de bir inanç toplumudur.

AABK aynı zamanda diğer sivil toplum kuruluşları gibi doğaya, çevreye, canlılara ve evrensel değerlere karşı duyarlıdır.

Duyarlılığını ve hassasiyetlerini siyasi, sosyal ve kültürel alanlarda yürütülen demokrasi mücadelesinde kendi adına düşen payı ve sorumluluğu yerine getirmeyi onurlu bir görev olarak algılar.

Bağımsız çizgisine her koşulda sahip çıkan AABK; hiçbir siyasi güce, gruba, topluma bağlı kalmaksızın kendi ilkeleri ve Aleviliğin evrensel öğretileri doğrultusunda, doğrudan haklıdan ve mazlumdan yana tutum alır. Bu duruşunu Pir Sultan Abdalca, Hacı Bektaşi Velice, Kul Himmetçe, Nesimice, Hallancı Mansurca, Hüseyince, Zeynepçe ve Fatıma Anaca ortaya koyar ve düşüncesini kamuoyuyla paylaşır.

İşte tam bu nedenle AABK; haksızlık kimden gelirse gelsin, zalimlerin karşısında, mazlumların tarafındadır.

AABK’yı Avrupa’da güçlü kılan, örgütsel yapımızın çoğulcu, katılımcı, demokratik, insan merkezli olmasıdır. Aleviliğin tüm süreklerini bu kadim yolda bir arada tutması ve böylece Avrupa’da yaşayan tüm Alevilerin tek ve meşru çatı örgütü olma özelliğine sahiptir. Bizim için aslolan, örgütsel bağımsız yapımızı göz bebeğimiz gibi koruyup, örgütlü birliğimizi, gücümüzü, kazanımlarımızı, inancımızı yaşatmak ve korumaktır. Bizler hak mücadelesini; bütün farklılıklarımızı zenginliğe, zenginliğimizi ise örgütsel güce dönüştürerek veriyoruz. AABK’nın farkı buradadır.

Çokluk içinde ortak paydalarda tek bir vücut olmaktır. AABK bu bağımsız, demokratik, katılımcı ve çoğulcu örgütsel yapısından asla taviz vermez. Bu bağlamda Alevilerin hak ve yaşam mücadelesinde her Aleviye kapısı açıktır.

AABK içerisinde Türk, Kürt, Arap, Zaza, Balkan ve daha farklı milliyetlerden, Aleviliği İslam içi- İslam dışı gibi farklı yorumlayanlardan, doğulu batılı, her türlü farklı siyasi tercihi olan canlarımız vardır. Bu farklılıkların hiç biri ayrışmamızı, bir birimizi ötekileştirmemizi, bir birimizi dışlamamızı gerektiren bir sebep veya gerekçe değildir.

Yeterki yapılan eylemler, söylemler, davranışlar, tepkiler AKP/MHP faşist ve gerici unsurların emellerine, politikalarına ve amaçlarına ulaşmalarında hizmet etmesin. Yoksa gerisi bizim için teferruattır.

Dünya tarihinde tüm dinler ve inançlar kendi tarihini ve kimliğini farklılıklardan beslenerek şekillendirmiştir. Yani sadece Alevilerde düşünce ve uygulama farkı yoktur.

Farklılılarımızdan doğan görüş ve düşüncelerimiz dünde vardı, bugün de var ve yarın da olacaktır. Ama Aleviliği olmazsa olmazı vardır; bu yolun evrensel öğretileri bizi insan, doğa ve Hak merkezli yolda, dört kapı, kırk makam ile “Ele le el Hakka” düsturuyla İnsan-i Kamil olmaya davet eder. İkrar verip yola giren taliplerin, edep erkan içinde, öğretimize ve erkanımızın kurallarına yakışır, ikrarına bağlı “Yol bir Sürek Binbir” şiarıyla sürdürmektir. Varlılığımız devam ettikçe, bu farklılıklarımızda devam edeceği gerçeğini unutmadan ve “bir olan yolumuzun” çoğulcu yapısının düsturu olan “bin bir sürekleri” ile yaşamak ve mücadele etmek zorundayız.
Aleviliği tek tipleştirmek, bir sürek üzerinden homojenleştirmek ya da Aleviliği bir kalıbın içine koyarak dondurmak ancak Aleviliği gericileştirir, tekçileştir. Aleviliği öldürür.

AABK, Aleviliği yeniden tarif etmek, yeni bir Alevilik icat etmek ve şekillendirmek gibi bir misyonu ve amacı yoktur.

Bizim tek bir görevimiz ve yola hizmet anlayışımız vardır; Aleviliğin otantik yapısının özünü korumakla birlikte, göç, kentleşme ve modernite ile gelen erkanlarımızdaki “değişimlerin”, “dönüşümlerin” zamana uygun hale reformunu sağlamaktır. Yolun özü ve erkanlarımızın koruyarak, çağımızın gerisinde kalmamaya çaba sarfetmek olmalıdır.

Aleviliğin inançsal ritüelleri olan Cem, Hakka yürüme, Nikah, Musahiplik gibi erkanlarımızı asimilasyoncu saldırı politikalarından korumaktır.

Şimdi de gerek içerde, gerekse dışarda kimi odaklar Alevi kavramının kendisi ve değerleri ile oynamaktadır. Alevi kavramının önüne arkasına “islam”, “şii” ve “caferi”, “devrimci”,”ilerici”, “demokratik”, “Türk”, “Kürt” ve “Arap” gibi ekler koyarak, Aleviliğin içinde var olan tüm sürekleri, değerleri, kimlikleri ve öğretileri ayrıştırmak ve bölmeye hizmet ediyor. Bunların hepsinin hesaplı ve kasıtlı olduğunu düşünüyoruz.

Alevilik Aleviliktir, Aleviliği bilen onun içindeki unsurların birini öne çıkarmak suretiyle bölmeye ve asimile etmete çalışanlara taviz vermez. Aleviliği inançsal, etnik ve coğrafi olarak tek tipleştirme çabalarını engellemek gibi tarihsel görevlerimiz ve sorumluluklarımız vardır.

Bir şeyin daha bilinmesinde fayda var: Aleviliği kendi meşreblerine göre uydurmaya çalışan bu odakların bizim nazarımızda toplumsal karşılığıda yoktur.

Geleneksel Alevi tarihi: direnme, mücadele, dayanışma, hümanist, birlik ve bütünlüğü yaratma ve heterodoks anlayışına sahip bir tarihtir. Bu tarih asla ihaneti, düşkünlüğü, yoldan çıkarmaları kabul etmeyen bir tarihtir.

Alevi mirasının bize bıraktığı değerler ve öğretiler arasında, “Hak Muhammet Ali sevgisi” 12 İmam Kültü, Enel Hak ve Vahdeti Vücut anlayışı, Dört Kapı Kırk Makam ile İnsani Kamil olmaya giden yolu, “Ele ele ele Hakka” düsturuyla “Talip, Rehber, Pir ve Mürşid’in yoldaki yolculuğun yolcuları olduğunu biliyoruz. Kerbela’ların acısı ile tutulan Matem orucunun, dayanışma ve paylaşım için tutulan Hızır orucunu, Kerbela’nın direnci Şah Hüseyin ile Kerbela’nın dili Zeynebi unutmuyoruz. Yedi ulu ozanlarımız gibi, sayıları 300’ü aşan nice aşık, ozan ve zakirin bu yoldaki hizmetini, katkısını ve varlığını sahipleniyoruz. Baba İshakların, Pir Sultan Abdalların direncini, Şeyh Bedrettinlerin paylaşımcılığını, Hünkar Hacı Bektaş Velilerin gösterdiği ilim ve hümanizm yolundan ayrılmayacağımıza ikrar verdik. Biz bu yolda Pir Ana/Dede, Baba, Çelebi, Talip Mürşit, Ocaklarımız, Dergahlarımız ile kurduğumuz güçlü sevgi ve gönül bağlarımız ve Alevilik anlayışımız ile buradayız ve görünürdeyiz diyoruz.

Zor bir dönemden, acımasız bir dünya düzeninden geçiyoruz.

Aleviler tarihlerini, yaşadıklarını konuşacaklar, muhabbet edecekler. Gerçeklerle buluşarak, geleceklerine sahip çıkacaklar. Ama bu süreci çok iyi yönetmeleri gerekiyor. Aksi takdirde tarihin yaşanmış acılarına bir yenisini daha maalesef eklerler.

Bugün AKP/MHP fasit ve gerici iktidarın acımasız saldırılarıyla karşı karşıyayız. Bugün yapılması gereken ilk görev bu faşizmi geriletmek ve durdurmaktır. Aksi halde sağlıklı bir düşünsel tartışma olanağı ve ortamı sağlamak imkansızdır.

Aleviler dağılır, paramparça olurlarsa sadece Aleviler değil, demokrasi mücadelesi veren herkes bundan zarar görür. İşte tam da AKP/MHP faşizminin de istediği budur. Buna fırsat vermemeliyiz.

AABF 2020’de tüzük ve program kurultayı yapacak. Güncel sorun ve problemlere cevap arayacak ve geleceğine yeni hedef ve perspektifler ekleyerek karar altına alacak, yoluna devam edecektir.

2019 kuruluşumuzun 30. yılı. Bu nedenle etkinliklerimiz, faaliyetlerimiz bu amaca uygun çalışmalar olacak.

Aleviliğe yönelik gerek içte gerekse dışardaki hiç bir güç ve odak bizi yolumuzdan çıkartamayacaktır. Gündemimizi asla değiştirmeyecek, planladığımız gibi yolumuza devam edeceğiz.

Bu dilek ve arzu ile tüm yönetici ve üye canlarımızda özellikle rica ediyoruz. Sosyal medyayı çirkince kullanan üç beş kişinin yarattığı sanal gündemlere, gerçek gündemlerimlerimizi feda etmeyelim. Bize yakışan yola hizmettir. Sanal ortamda birilerine laf yetiştirmek Alevilik için yola hizmet değildir. Hiç bir toplumsal karşılığı olmayan kişileri ve çevreleri meşrulaştırmaktır.
Sanal ortamda birilerine laf yetiştirmek yerine, cemevlerimizdeki üyelerimize, henüz derneklere üye olayan canlarımıza hizmet ve muhabbet yetiştirmeliyiz.

Canlarımızı, dostlarımızı bu amaçla yapılan etkinliklerimize, yolumuza ve Aleviler için verdiğimiz hizmete davet ediyor, güzel çalışmalarda buluşmanın heyecanı ile saygılarımı sunuyorum.

Aşk ile…

Hüseyin Mat