Gün geldi eleştirisel haberler yaptım, gün geldi başarılarını yazdım. Eleştirisel haber yaptığımda da hiçbir Alevi yöneticisi beni bazıları gibi tehdit etmedi. Sadece bir örnek verecek olursam, Duisburg’daki DİTİB’e bağlı Merkez Camisinin kaba inşaatının bir Nazi firması tarafından yapıldığını ortaya çıkardığım haberden sonra Hürriyet’in merkezine “Metin Es’i istemiyoruz” diye giden şikayetleri çok iyi biliyorum. Cami’de istenmeyen muhabir oldum. Hürriyet gazetesinde öyle ki bir ara haksız bir şekilde Almanya Alevi Birlikleri Federasyonunu her gün, ama her gün eleştirmenin ötesinde basın yayın etiğine yakışmaz tarzda yıkıcı haberler yapıldığı dönemin arka planında yatanı çok iyi biliyorum. Aylarca haberler yapıldı. Her sivil toplum kuruluşu içinde yaşanan birtakım tartışmalar haliyle Alevi hareketi içinde de yaşandı. Tek tip Alevi insanı olmadığı için gayet normal olan uyum endeksli tartışmalardı bunlar… Düşünün Türkiye’deki farklı şehirlerden, kültürden, ırktan gelen Alevi vatandaşları Avrupa’da birlikte Alevi hareketinin içinde bir arada olması beraberinde birtakım sorunlar getirebiliyor. Türk Alevi`si, Kürt Alevi’si, Çepni, Bektaşi, Tahtacı, Kızılbaş, Yörük, Türkmen, Ermeni, Arap Alevi`si gibi farklı Aleviler Avrupa`daki Alevi hareketinin içinde yer alıyor. Hele farklı siyasi eğiliminde iseler, payda Alevilikte olsa ciddi fikir ayrılıklarına gidiliyor. Fakat 30 yıllık Avrupa Alevi örgütlenmesinde bu sıkıntılar kısmen azaldı. Alevi felsefesindeki hoşgörüden ötürü kendi içindeki farklılıklara hoşgörü istenilen seviyede olmasa da iyi bir durumda olduğunu söyleyebilirim. Nitekim dedelerin burada çok önemli etkeni var. Alevilik bugünlere kadar gelmiş ise elbette dedelerin büyük payı var. Dedelerin sayesinde yol erkan yürümüştür. Nitekim bazı Alevi derneklerinde dedeliği yürütecek dede sıkıntısı da yaşanmaktadır. Burada dedeleri suçlamak yanlıştır. Çünkü dedelik yapacak herhangi bir okuldan Aleviliği öğrenmemiş, dedeliği yaparken maaş almayan Alevi dedelerinde sıkıntı olması bir Cami hocasıyla veya bir papazla kıyaslandığında yine de taktir edilir. Fakat Dede eleştirilmez diye bir kaide yoktur. Yoluna yordamına göre Alevi inanç önderi olan dedeyi bir hatası, yanlışı varsa eleştirebilirsin, hatta Cemevinde ibadette dar’a kaldırabilirsin. Fakat özellikle son günlerde gerek sosyal medyadan gerekse basın aracılığıyla “Ali’siz Aleviler” konusu Alevi toplumunda sert bir şekilde tartışılıyor. Tartışmanın odağında ise Alevilerin İslam’ın içinde olup olmadığı yönünde. Bu tartışmada Aleviliği İslam’ın dışında gören ve Ali’siz Aleviliği savunan, Alevi dedelerine küfür ettiği iddia edilen Avrupa’daki Alevi hareketinin Onursal Başkanı Turgut Öker var. Bu bir iddia falan değil, bilakis yalan, dolan ve iftiradır. Yıllardır tanıdığım Turgut Öker, Onursal Başkanlığını yaptığı bir hareketin dedelerine ne küfür eder ne de hakaret eder. Buradaki fotoğraf şudur; Turgut Öker üzerinden Alevi hareketine bilinçli bir saldırı yapılmaktadır. Çünkü 14 Avrupa ülkesinde federasyon kurmuş ve yaklaşık 160 derneği olan 10 binlerce üyesi olan Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu, Avrupa’daki sivil toplum kuruluşları arasında en önde gelmektedir. Gençlere, çocuklara, kadınlara yönelik çalışmalarla, Alman okullarında Alevilik inanç dersini kazandıran, Alevilik kürsünü kuran, Alevilik inancını Alman devleti nezdinde yasal statüye kavuşturan, taraflı tarafsız herkesin başarılarına gıptayla baktığı Alevi hareketinin bütün derneklerinde çocuklar inançsal, kültürel eğitimini almakta, dedeler cem bağlamaktadır. Alevi hareketini bilen bir gazeteci olarak hakikaten Ali’siz Alevilik yakıştırmasını çok anlamsız buluyorum.

Kaynak: ha-ber.com